ON BİR
ASKI ONLINE…
I-
Bir matematik kitabı üstünde
uyuyorum, birden klasik bir Arap matematikçisinin "Zeus Mezbahası alanının
bir kenarını kaç metre uzatırsak eskisinin iki katı küp elde ederiz" eski
kare kökün tersi problemi üzerine okuyorum. Gitti « Zeus Altar »
karizması: Arapça böyle çarpanlara ayırır Tarihi, bildiğini sandığın şeyleri
bilmiyor olursun!
II-
Sence Ars
Trivium mu Ars Quadrifium mu
çalışayım bu sene? Farabî'nin "İlimler Tasnifi"nde kendini daha çok
nerede görüyorsun? Duydum ki bu sene baban sana İskenderiyeli bir Yahudi
mürebbiye tutmuş? Ud mu lavta mı çalışacağınız? Saçlarını çözülü gördün mü divânda
harp ettiniz mi?
III-
İçimde birşeyler titreşiyor, anlamını
bilmiyorum, pıtır pıtır atıyor kalbim bak elini koy dinle say istersen
gölgelikte, sundurmada, geyikli yolda, rüzgârlı kayalıklarda, derin kuyunun
yankısında, incir ağacı ile yılanların dans ettiği kuytulukta, sen Ömer Hayyam'sın
hem şair hem veciz mathemata!
IV-
18 yaşına geldiğinde ilk hesap
makinasını icat etmiş matematik dehâsı Pascal'ın adının verilmesi "uygun
görülmüş" ünlü Pascal Üçgeni (ne anlamlı ve iknâ edici bir piramittir
o,"basamağın" ne olduğunu Piramitten inerken anlamak gibi) ondan 300
yıl önce Araplarca keşfedilmiş zaten!
V-
Araplar geometride çok şeyi Euclide'in
postulaları, Pitagor'un teoremleri, Thales'in üçgenleriyle hallolduğunu görünce
Al-Cebra'ya yönelmişler, postula (tanımlı ama bilinmeyenli denklem) içinde
kalma şartıyla bilinmeyene "Şey" demişler, İspanyolca telaffûzu X
ile: "Chose" da Khi'den!
VI-
Babilliler 10 ve 60
birimlerinin katlarına, kare ve küplerine takmasalardı, 1 saate 60 dakika
demiyecektik. Peki bir dairenin yarısı
neden 3 saat (yani 180 derece); daire neden 6 saat? Altı saat gündüz iş güç,
altı saat uyku, saat sevişme-muhabbet, diğer
12 saat Felsefe mi yapıyonuz?
VII-
Araplar sağdan sola yazıyor, rakam
olarak kullanınca harfleri bu kez soldan sağa yazıyorlar (kafa karıştırıcı
anagram, küfür edeceği zaman kuş dili yazmak gibi) Nicelik bilinci tabii var
ama Yunan ve Roma'nın sayıyı geometriden bağımsız düşünememesi gibi, ismin niteliğinden
Ebcetten arî?
VIII-
İsmim anlamsızsa zenginlikler, nicelikler,
kuruşa çevrilen altın külçeler, külçeye çevrilen kuruşlar, tarlalar, hisse
payları, dağlar, gemi direkleri, çadır bezlerini bezirgânlar gibi ölçmek gâmımı
efkârımı dağıtmıyor Ebcet Şairi Mezar Taşımı Yaz Bana! Şan ver, Nitele Öv Beni
rakamlarda!
IX-
Gizli gizli "Yedi Askı"yı okudum, hayran kaldım,
keşke Yedi Askı'nın hâlâ revaçta ve yasaklanmadığı günlerde yaşasak, şimdi
olduğu gibi gramer hataları yaparak okumazdık; daha yazıldığı gün şairi
tarafından gururla Kâbe duvarına asılıp Agoranın ortasında Kufelilerin
karşısında okunsa…
X-
Ben de Azerî Türkçesi’yle yazılmış bir Mesnevî
keşfettim, Gence’den bizim Nizâmi yazmış, çırılçıplak alegorilerle bezeli, İran
hatta Hind, Rint şair tadında bir eser, « Yedi Prenses », Naat,
Kıraat, Secaât, Biât’le fazla vakit geçirmeden bizi doğrudan Mirâç’ın nefsine
götüren Hamse’lerden bezeli harika bir diyâr resmetmiş…Halı tadında.
XI-
Al lavtanı hadi gel bize, Venedikten
gelen pedallı organon var bizde de, beraber matematik çalışır biraz da dans
ederiz, bizimkiler Sadâbâd Çayırı’na Abâd olamaya, Şahbaz olmaya, Mesire’de
mesir macunu şenliklerine gittiler, akşama kadar gelmezler, daha altı saatimiz
var önümüzde, muhabbet de ederiz divânda…
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire