ANAMORPHOSİS
(Someone’s her own philosophy)
Did you have any tried for
"seeing" in meaningless any "free associated words to see what
happens"? Just for(giveness)...for a "finality without finality"
just for seeing-arrive, or for (understanding)a real fictional happening/being
of history of humanity? Just for curiosity...
“Çocukken Florance hastanesinin arkasında top
oynardık. Topumuz tellerden içeri kaçardı; güvenliği aşar sanki mahsene girmiş
gibi topu alır çıkardık. Bi de bekçi köpeği salarlardı üzerimize, akşam olur
uğultularla yıldızları takip edip eve dönerdik.” (Umut Özen)
Eski Jeremya (şimdi resmî adı "Yeni Vatan
J.") hastanesinden çıkmıştım, üzerimde pijamalarım ve terliklerim vardı, ağır
sayrıldım; Notre-Dame de Sion'un arka sokağına, Vatikan elçiliğine vardım
(Harbiye,1993); bir duvarda şu sloganı gördüm ve oradan hızla kaçtım:
"Sahurda Çan Çal!"
Oradan beni "La Paix"'ye (Lape) sevk
ettiler;15 günlük istirahat verdiler; bit pire uyuz araması ve hortumla
tazyikli su, akşam sabah yüksek voltaj; din'en nötr'düm, bahçede benim için
ağlayan Meryen Ana heykeliyle konuşurken gördü beni genç bahçevan; çok dayak
yedim; "Ste. Anne'a git!"
İyileşince viza başvurusunda bulunmak istedim, beni
Pasteur Hastanesine sevk ettiler [yıkıldı rezidans yaptılar]; müşfik bir masör
beni soydu, göğüs kafesime X-ışını verdi, bir etno-antropolog anüs çeperimi
inceledi; annemin kızlık soyadı soruldu (hiç bilmiyordum ana tarafını); "geç!"
Bir gün güllâbici odunlarıyla dövülürken ve sevilirken
Mazhar Osman geldi ziyaretime heyetiyle;"hâdi kalk hazırlan, sen gene
iyisin; Taşkasap'a taşıyacaklar seni bir gecede, Hol-bein-vâri olacak kafatasın,
imzanı anamorfozla atacaksın artık; seni Elçi tâyin ettik oraya Pr. Schreiber!"
« Mazhar!
heykeli dik’ilmiş hastanelere türlü türlü. Staja nereye gitsem ya Paix’da ya
Erenköy U-ruh sinirce, doktor emiceler 21. yüzyılda Elektirik ile şarj
ediyorlardı beyinleri. Sinirce hastanesinde doktor sinir’lenin’ce Descartes göz
kırpar, kalbe verilecek ceryan’ı kafaya verir. » (Umut Özen)
Cf. İzzet Yasar,
"Balta-zar", 1999, Y.K.Y. , p. 30 (Bonitzer -d'-après Lacan),
sur "Hol bein" et
"anamorphosis" comme signature (tableau d'"Ambassadors")...
Hol bein |
*
« Sanırım
64 senesi idi aylardan kışın Şubat’ı. ENS’de Molière oynanan salonda Lacan
sahnede. Elden ele bi kağıt dolaştırdı, sanırım Fransız horozu öttükten sonraki
vakitler bir Çarşamba sabahı idi. Islak puronun zararlı olmadığı yıllar. »
(Umut Özen)
Aylardan Eylül,
kışlardan 1984 idi (bkz. F. Guattari, l'Hivers
1984), iki elimde ağır Malatya tahta bavulları (Cevâhir tarzı), karnım
burnumda horoz'umla (Denizli eşrafından) Sorbonne'un loş koridorlarına
vardığımda beni Blaise ile René karşıladı, yükümü aldılar; sevk, kayıt
bürosuna!
Sonra hemen
Lutesia Bahçelerine götürdüler beni, Romus &Romulus heykeli altından süt
içtik, simit getirmiştim, yedik; heykeller uyudu, geç olmuştu, karınları toktu;
kıl çadırımı çıkardım, altıma yaydım, sirenler seslenene kadar kerrat cetveli, algoritma
ve gramer çalışıp flüt çaldım.
Kıtmîr katamaran
oldu, o benim Golem'im oldu, beni Montparnasse14'e götürdü; ürktüm, ama sadece
kovboy film çekim seti bu dediler; bir oda kiraladım (hepsi boş ve bedava idi),
Corsaire'ler ve Bask'lar bi de silahlı Beyaz Ruslar vardı; hiç korkmazdım ben
Kürdüm dedim, Cemiyete alındım. Ayaklarıma Fontainebleau kumu serpildi.
Bir gece evime
döndüğümde evim yıkılıyordu, Kıtmîr bana doğru ve eve doğru seğirtiyordu; ev
değil mahalle (Monparnasse mezârlık kesimi paftası) yıkılıyordu; ıslık çalarak
uzaklaştım; "14-18'den sonraki en büyük yıkım" dedi, bir dişsiz
kocakarı ve evine aldı: "Saint-Denis'ye git, kurtul!"
Dediği yere
gittim; Katedral simsiyahtı fabrika dumanından; her yer veba idi; insanlar
kaçışıyor, birbiriyle konuşmuyor, tahta panjurları açmıyor, sürekli bir enkaz
ve yıkımdan kendilerini koruyor, metro bağlantıları ve polislerden uzak duruyorlardı;
Kıtmîr, bitâp uyudu ve bir daha uyanmadı.
*
Evde bulamadığım
kitabı bugün hastanede buldum (Someone’s her own philosophy –Wolf ?) ;
genç yaşına rağmen aşırı makyajlı hemşirem kitapla ilgilendi ; biraz
bahsedince yüzü düştü : » Ben sadece polisiye-cinayet romanları
okurum dedi ; Ahmet Ümit mi ?dedim ; hayır tanınmamış yabancı
yazarlar ». Ben de tanınmamış, yabancı bir cinayet romanı yazarıyım…
*
"Togliatti'nin
[ve Papa'nın 'tanrıtanımaz katolik'
olduğundan] kısmak istediği sesi 16 yaşında bir (2?,3?,5?,10?...) serseri tarafından sonsuza
dek kesilmesinden az önce P. P. Pasolini Empirismo
Eretico'da (Expérience Hérétique)
toplanan yazılarını yazıyordu" -İzzet Yasar, "Balta-zar".
Yeni 'Aliquid'
okuyorum, bazen çok 'Sorge'(ç)
oluyorum; çünkü annem-babama soramayacağım, hatta kendime bile hiç sormadığım
soruların cevapları her ne hikmetse hep hazır önüme düşüyor. Böyle medyuma
aracı gerekmez; direk mesafe koyuyorum kendimle kendim arama; vesveseye
kapılmıyorum.
*
3 cm lik yukardaki
1980 tarihli paçavrayı 40 yıl nasıl sakladığımı ne siz sorun ne ben
cevaplayayım. Ama o desen üstüne kitaplar ("Oğullarını hep aynı seksiyona gönderirlermiş")
yazdım. Hayalimde hiç kaybolmadı; karantinada onu tekrar buldum çöplüğümde.
Bunu anlatamam ki sevgilime...
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire