Korkunç bir
öğrencinin itirafları
Ben çocukken evde deli çoktu; neyse ki çok oda vardı
ve kimse kimseyi rahatsız etmezdi (ben hariç,öyle bi ayrıcalığım vardı erkek
olarak); işte o yaz ablamın "Tarih"ten ikmâle kaldığını pencereden
yarı beline kadar uzanmış mahalleye ezbere "Hamburabi Kanunları"nı
anlatırken anlardık…
Neyse, bu deli çabucak serpildi; ben fıdıl kalacam
diye korktum yanında; Liseye atlayınca çabucak uzun bi sevgili de yaptı; işte
benim hayattaki en önemli vazifem de o zaman başladı; ayılıp bayılan
sevgililere aile ancak ben de olursam gezme tozmalarına izin verirdi; "dondurma
al önce"…
Ev ev değil han odaları gibiydi, ya da Leningrad
zamanı burjuva evlerinde Sovyet usulü devlet kiracılı toplu konut; aşureler
bekar talebeye, kocasına inme inmiş, oğlu hapisteki eski yanaşmaya sobanın en
sıcak köşesi; Çarşıkapı'da sıkışan mütedeyin açık bayanlar için çal kapı gir
içeri…
Enişte candır derler; renkli gözlü sarışın sivilceli
bişi; artık oğlan "bırakın beni yoksa intihar ederim"ler mi savurmuş
neymiş, ben bu ilişkinin mührü oldum; gözlerimi manzaraya dikiyorum, onlar da
bana Dünya Edebiyatı kitapları alıyor; acayip şiştim o yaz, okuyorum
anlamadan...
Ergen olmayı geçiktirmeye, ve böle saçma hallere
düşmemeye o zaman karar vermiş olabilirim; evin Kızlarağası olmak,çocukken
hepsini terörize etmek güzeldi de, şimdi beni esir aldılar ters köşeden; piliseli
ipek şeffaf entariler, dantel bulüzlar bulûğ çağımda serpilmek yerine kavruk
yaptı.
Kahvaltıda sofraya kızlar doluşmuş, annem ortada
yokken tek erkek olarak sünnetimi sıyırarak bu neden böle oluyor diye minaremi
gösterip hepsi ciyak ciyak kaçışırken kaşarın tereyağın en güzel yerini mideye
götürürken mutlu olduğumdan habersizdim; basit ve masum bir soruydu göstermece…
Hanyayı Konyayı daha elimden tutulup "alın size
bunu getirdik; Tayyare Apartmanlarından Halide Edip'in bile müştekî olduğu
İstikâmet Bakkaliyesi'nin son vârisini eğitmeniz için Koca Ragıp Paşa Sübyan
Mektebine yazdırmak istiyoruz" dediklerinde, bu işin sonuna geldiğimi
anladım.
Ben artık bir "Öğrenci Törless" idim.Süper
egomun sahibi öğretmenim Saadet Hanımdır; aileme de söz geçirerek bana
hükmetti; onunla bir fotoğraf karesinde olmak için Şiir bile ezberledim; o da
bana iki metre boyunda, Süpürgeciler Han'ının son vârisi Gülağa'yı* eğitmem için
teslim etti.
Zaman akışında kaymalar olabilir; ama arketip
ablalar ve arketipos eniştem; ve zahirî görüntü olarak Hicâz'da mes'ûd bir
evlilik yaparak Cidde'ye yerleşen, eski yanaşmamız Mahmure abla, ve
Arabistan'dan Türkçesini unutmuş ipekler içinde Farâh Dibâ gibi gelip
çocuklarını bana sunması...
Filhakikâ…
(*) Je n'ai parlé du cas Gülağa qu'à Ramazan
uniquement; je n'ai même pas écrit un seul mot sur lui. Sa "Présentation
de Sachez-Mâchez" dans la classe, en plein milieu des élèves qui ricanent
à son uniforme noir de puberté, comme dans un marché d'esclave m'avait
profondément bouleversé…
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire