Pages

30/07/2024

Korkunç bir öğrencinin itirafları...

 

Korkunç bir öğrencinin itirafları

Ben çocukken evde deli çoktu; neyse ki çok oda vardı ve kimse kimseyi rahatsız etmezdi (ben hariç,öyle bi ayrıcalığım vardı erkek olarak); işte o yaz ablamın "Tarih"ten ikmâle kaldığını pencereden yarı beline kadar uzanmış mahalleye ezbere "Hamburabi Kanunları"nı anlatırken anlardık…

Neyse, bu deli çabucak serpildi; ben fıdıl kalacam diye korktum yanında; Liseye atlayınca çabucak uzun bi sevgili de yaptı; işte benim hayattaki en önemli vazifem de o zaman başladı; ayılıp bayılan sevgililere aile ancak ben de olursam gezme tozmalarına izin verirdi; "dondurma al önce"…

Ev ev değil han odaları gibiydi, ya da Leningrad zamanı burjuva evlerinde Sovyet usulü devlet kiracılı toplu konut; aşureler bekar talebeye, kocasına inme inmiş, oğlu hapisteki eski yanaşmaya sobanın en sıcak köşesi; Çarşıkapı'da sıkışan mütedeyin açık bayanlar için çal kapı gir içeri…

Enişte candır derler; renkli gözlü sarışın sivilceli bişi; artık oğlan "bırakın beni yoksa intihar ederim"ler mi savurmuş neymiş, ben bu ilişkinin mührü oldum; gözlerimi manzaraya dikiyorum, onlar da bana Dünya Edebiyatı kitapları alıyor; acayip şiştim o yaz, okuyorum anlamadan...

Ergen olmayı geçiktirmeye, ve böle saçma hallere düşmemeye o zaman karar vermiş olabilirim; evin Kızlarağası olmak,çocukken hepsini terörize etmek güzeldi de, şimdi beni esir aldılar ters köşeden; piliseli ipek şeffaf entariler, dantel bulüzlar bulûğ çağımda serpilmek yerine kavruk yaptı.

Kahvaltıda sofraya kızlar doluşmuş, annem ortada yokken tek erkek olarak sünnetimi sıyırarak bu neden böle oluyor diye minaremi gösterip hepsi ciyak ciyak kaçışırken kaşarın tereyağın en güzel yerini mideye götürürken mutlu olduğumdan habersizdim; basit ve masum bir soruydu göstermece…

Hanyayı Konyayı daha elimden tutulup "alın size bunu getirdik; Tayyare Apartmanlarından Halide Edip'in bile müştekî olduğu İstikâmet Bakkaliyesi'nin son vârisini eğitmeniz için Koca Ragıp Paşa Sübyan Mektebine yazdırmak istiyoruz" dediklerinde, bu işin sonuna geldiğimi anladım.

Ben artık bir "Öğrenci Törless" idim.Süper egomun sahibi öğretmenim Saadet Hanımdır; aileme de söz geçirerek bana hükmetti; onunla bir fotoğraf karesinde olmak için Şiir bile ezberledim; o da bana iki metre boyunda, Süpürgeciler Han'ının son vârisi Gülağa'yı* eğitmem için teslim etti.

Zaman akışında kaymalar olabilir; ama arketip ablalar ve arketipos eniştem; ve zahirî görüntü olarak Hicâz'da mes'ûd bir evlilik yaparak Cidde'ye yerleşen, eski yanaşmamız Mahmure abla, ve Arabistan'dan Türkçesini unutmuş ipekler içinde Farâh Dibâ gibi gelip çocuklarını bana sunması...

Filhakikâ…

(*) Je n'ai parlé du cas Gülağa qu'à Ramazan uniquement; je n'ai même pas écrit un seul mot sur lui. Sa "Présentation de Sachez-Mâchez" dans la classe, en plein milieu des élèves qui ricanent à son uniforme noir de puberté, comme dans un marché d'esclave m'avait profondément bouleversé…


Aucun commentaire: