Şiirin Tarih Öncesi -2 -Lâm Mim Dal Hâ**
Besleme, yanaşma, içgüveysi –devşirme
‘Beyaz Osmanlı’, dadı, halâyık, lâla*
Lala lala lala lala neden bu kadar atılmışlık?
Sor bunu artık sor bunu bunca
İçerlek dışarlaklıkla kendi kendine mi?
Şiirin o tek başına cumhuriyeti,
Şiirin tek başınalık cumhuriyeti
Kendini kaybettiğin o siyasa
Kendini bunlardan önce kandırmaya başlamıştın oysa
Ve vicdan ah suyu bulandırma!
Komşu köyün tekinsiz dili, sargı,
Çalılıklarda gizlenen totem, sap
Bul beni, beni bir gün bulacaksın
Ben demeyi çok iyi beceren o gafili
Bul beni ve beni buradan çıkar
Pericik gezinir doğanın damağında, damla
Bıraktığı kalıp yatak çamurda
Keşke şiirin tarih öncesi olsaydı
Şiir hep kendi yokluğunda hiç
Bunlar hep rüya, rüya umudu, n’oolur rüya
Ey, beni önceleyen, orası, batak
Adın ne olursa olsun, gelsin o taş
Vicdanının sesini dinle n’olursun diyemiyorum artık kimseye
Vicdanın kapkara sessizliği
Bu artık çok yaygın, bir gülün dikenlerinin hiç olmaması gibi
Bir akarsu damlar saçlarından, ateş
Huzurlu mezârın çağlayandan, kül
Her zaman post apokaliptik bir zamandayız
Burada kimse yok Şşşşiir yok
Kimse okumuyor bu satırları
*Hâdi beni tahmis eyle…
Tahmis, her beyitin üstüne üçer mısra katarak, her beyiti beşer mısrâa çıkarma (F. Develioğlu, Lügât, 1988; 1221 tanımı)
** Daha önce burada 24 Ağustosta yayınlanmış şiirimin içindeki davete icâbet ederek, 10 Eylülde Yusuf Uğur Uğurel'in bana gönderdiği versiyonu olduğu gibi yayınlıyor ve kendisine yanıtı için teşekkür ediyorum.
Her kıtanın son üçer dizesi kendisinin eklemesidir. Böylece unutulmuş bir "kinaye" geleneği, oldukça organik bir bağ ile, yumuşak bir geçişle yerine gelmiş oluyor.
Lala, siyasa, rüya, sap, sargı, damla, batak, taş, ateş, kül
"lâv" gibi iniyor gökten...
M.B.
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire